http://yurtgazetesi.com.tr ve http://toplumsal.com.tr haber sitesi yazarı "Evrim ve Bitmeyen Kapışma" ile "Eğitimde Çöküş - İnanç Eksenli Eğitim ve Sonuçları" yazarı

Peker’in İfşaları Çürümüş Sistemi İçeriden Çökertir mi?

(Bu yazı 01.06.2021 günü www.toplumsal.com.tr haber sitesinde yayımlanmıştır)

Ülke kamuoyunun hiç olmadığı kadar aynı gündeme odaklanması pek alışık olmadığımız yeni bir perspektif sunuyor. İktidar yanlısı veya karşıtı tüm toplumsal kesimlerin Sedat Peker’in videolarına kilitlenmiş olması birçok açıdan hayırlara vesile oluyor. Pek tanık olmadığımız şekilde ‘devlet’ ve bileşenleri bu iddiaları görmezden gelemiyorlar.

Peker’in Youtube ve Twitter gibi sosyal medya iletişim imkânlarının teknik olarak bir şekilde önlenmesi yoluna da gidemiyorlar. Bunu yaparlarsa, Peker’in başka hesaplardan bir şekilde sesini duyurmaya devam edeceğini ve gördüğü ilginin büyüyeceğini düşünüyor olabilirler. Görmezden gelip yanıt vermemek de olmuyor. Çünkü kendi siyasal tabanlarının Peker gibi içlerinden çıkan birisini dikkatle takip ettiğini ve ortaya serdiği gerçeklerin ciddiye alındığını biliyorlar. Bu yüzden Cumhurbaşkanından bakanlarına, siyasetçilerinden askerine, bürokratından iş dünyasına kadar her kesim bir şekilde yanıt verme veya yalanlamalar yapmak zorunda hissediyor.

İktidar Seçmeninde de Devlete Güven Düşük

Kamuoyunun çoğunluğu tarafından bilinen ancak dikkate alınmayan gerçekler şimdi (daha “mutemet” görülen) eski bir iktidar bileşeninden duyulunca daha da inandırıcı bulunuyor. Peker videolarının on milyonlarca izleyici sayısına ulaşması ve bu denli ciddiye alınması; iktidarın her tür karanlık işlerin içinde olabileceğine inancın iyice kökleştiğinin açık bir kanıtıdır.

Bu gelişmeler, gerçeklerin görülmesine ilişkin muhalefet ile yaygın medyanın mücadele eksikliğini de ortaya koyuyor. Ülkede yargı, bürokrasi ve kolluğun tümüyle siyasallaştırılmış olduğu biliniyor. Böyle olsa da, iktidar suçlarının en azından resmi kayıt altına alınması adına hukuk mücadelesinin sürdürülmesinin önemi daha iyi anlaşılıyor.

İktidara destek verenler dâhil, yargıya/devlete inanan ve güvenen bir toplum değiliz. Bu ülkede her türlü hukuksuzluğun olabileceğine, devletin suç çeteleri ile iş tutabileceğine iktidara oy verenlerin önemli kesimi de inanıyor. Avrasya Araştırma şirketinin son anketi, Cumhur İttifakı’na oy veren seçmenlerin içinde Peker’in iddialarını inanılır bulanların oranının (% 35) İçişleri Bakanı Soylu’yu inanır bulanlardan (% 25) çok daha fazla olduğunu gösterdi.

Bu Kirli İşleri Keşke Hukuk Ortaya Dökseydi

Kendisini hukuktan ve yasalardan azade kılarak dilediği her şeyi ‘yapabildiği için’ yapan bir iktidar var karşımızda. O yüzdendir ki geçmişten bugüne uzanan suç ilişkilerinin merkezinde eskisi ve yenisiyle bakanların, askerlerin, kolluğun, siyasetçilerin ve iktidar paydaşı gazetecilerin olması hiç şaşırtıcı gelmiyor.

Bu gerçekleri keşke yargı ve/veya yaygın medya işini doğru yaptığı için öğrenmiş olsaydık. Bu suçlar keşke, demokratik gereklere bağlı işleyen hukuk mücadelesi sonucu ortaya dökülmüş olsaydı. Türkiye kamuoyu bu tür karanlık işleri hep bir iç çatışma veya kaza sonucu ortaya dökülürse öğrendi. Bu sefer de gelenek bozulmadı, kirli ilişkiler içindeki devlet içi aktörlerin tasfiye edilmelerinden doğan menfaat çatışmaları lağımın sızmasını sağladı.

Vesile her ne olursa olsun, bu tür kanunsuzluklar ortaya dökülse de ülkemizde hukuk hiçbir zaman tam işletilmedi. Susurluk gibi kamuoyu gündeminin tam merkezine oturmuş soruşturmada dahi aynı şey olmuştu. Delilli ispatlı birçok suçta, sadece birkaç popüler sanığa verilen yetersiz cezalar sonrasında konunun üstü örtülmüştü.

İçinde doğrudan kamu görevlilerinin ve onlarla iş tutan suç örgütlerinin olduğu bu ciddi iddialar konusunda hukukun gerektiği gibi işletileceğini kimse beklemiyor. Sedat Peker’in ifşaatlarının yargı tarafından üstünkörü de olsa soruşturulması ve hele ki sorumluların cezalandırılmaları beklentisinin hiç kalmamış olması çok enteresan değil mi?

Bu Rahatlıkları Aşırı Özgüvenden Kaynaklanıyor

Hukukun kendilerini asla bağlamadığı duygusu ve cezasızlık algısının iyice pekişmesi ile oluşan özgüven neler yaptırmadı ki? Örneğin çok yüksek maliyetli tüm ballı ihalelerin aynı birkaç şirkete ihalesiz verilmesindeki rahatlık bundandı. Ticaret eski Bakanı Ruhsar Pekcan kendi şirketinden kendi bakanlığına, ihalesiz ve fahiş fiyatlarla malzeme satarkenki rahatlığı da bu özgüvendendi.

Kaynağı belirsiz zenginliklerin, lüks ve şatafatın görgüsüzce ve arsızca milletin gözüne sokulması da cezasızlık algısının sonucuydu. Sokak ortalarında muhaliflere dayaklar, ‘Pudra şekerli’ âlem görüntüleri ve diğer rezillikler, hepsi de hukukun kendilerini bağlamayacağına olan güvenlerindendi.

İktidardan beslenenlerin giriştikleri yağma konusundaki bu cüretkârlıkları, fazla zamanlarının kalmadığını bilmekten ve aceleciliklerinden kaynaklanıyor. Güçleri iyice azalsa da talanda sınır tanımamaya devam ediyorlar. Eski güçlerini koruyor olsalardı Sedat Peker bu kadar açıktan meydan okuma cesaretini gösterebilir miydi?

Hala tam dağılmaya karşı durabiliyorlarsa bunun en önemli sebebi aynı kaderi paylaşıyor olmaktan kaynaklı dayanışma ruhudur. Menfaat temelli ortaklıklardan bir yerde vazgeçme göze alınabilir. Ancak suç ortaklığı ve bunun olası sonuçları, dağılmayı önlemede tüm faktörlerden çok daha önemli yapışkan işlevi görüyor.

Gerçeklik Değil Onu Kimin Söylediği Önemseniyor

Somut (ve bakarsanız görünür) gerçeklerin ortada duruyor olması toplum adına çoğunlukla önem içermeyebiliyor. Somut olgunun gerçekliği ve önemi, bu olgunun tespitini kimin yaptığına ve sunduğuna göre değişiyor toplum nezdinde. Daha önceleri de söylenmiş bazı gerçeklere kulak asmayan toplum kesimlerinin, şimdilerde Sedat Peker ifşalarına karşı kulak kesilmesi işte bundandır.

Sedat Peker son videosunda, Suriye’de (terör listesindeki) El Nusra örgütüne (Saray’ın danışman kuruluşu) SADAT eliyle silah gönderildiğini açıkladı. Toplum bu iddiayı, Sedat Peker ileri sürdüğü için ciddiye aldı. Oysa bu gerçeği yıllar önce gazeteci Can Dündar yazdığı için 27 yıl hapis cezası almıştı. Üstelik Can Dündar’ın açıklamasından öğreniyoruz ki, Peker o günlerde cezaevindeki Can Dündar’a ‘Sen vatana ihanet ettin, asılmayı hak ettin’ mesajı göndermiş.

Bugün Can Dündar, Erk Acerer, Fehim Taştekin ve Tolga Tanış gibi nice aydın, gazeteci ve yazar, iktidarın suç ortaklıklarını ortaya döktükleri için ‘vatan haini’ ilan edildiler ve ülkelerine dönemiyorlar.

Anlaşılan o ki; bir gerçekliğin ortaya konulmasının doğruluğu ya da yanlışlığı algısı, iddiayı dile getirenin pozisyonuna göre değişiyormuş. Devletin bir başka ülkedeki illegal yapılara yasadışı silah nakli iddiasını muhalifler söylerse vatana ihanetten idamı hak ediyorlar! Aynı iddiayı sevkiyatın içinde olan birisi olarak Sedat Peker söyleyince, “gerçeklerin ifşası” oluyor!

Çürümüş Sistem İçeriden Çöküyor

Geçmişte ve bugünde devletin işleyiş dinamikleri hemen hiç değişmeyen Türkiye için tarih yine tekerrür ediyor. Devlet içinden kurgulanmış ve bir süredir sorunsuz işleyen kirli işbirliği bir şekilde son bulunca birtakım dosyalar yine ortalığa dökülüyor. Dahası ‘turpun büyüğünün hala heybede olduğu’ yönündeki ipuçları heyecanlı beklentiyi daha da körüklüyor.

1996’da Susurluk’ta yaşanan bir kazayla “Devlet-Siyaset-Mafya” sacayağından oluşan derin devlet faaliyetleri ortalığa saçılmıştı. 2002’den itibaren AKP dönemlerinde Gülen cemaati ile iktidarın kirli ortaklığı ülkeyi kanlı bir darbe girişimine adım adım taşıdı. 1996 Susurluk yargılamaları sonrasında eski aktörlerin bir kenara itilmesiyle 15 Temmuz 2016’ya kadar geçen son yirmi yılda oluşan boşluğu ‘Hizmet hareketi’ diye sunulan ‘FETÖ’nün doldurduğu biliniyor. 2016’da cemaatin tasfiyesi sonrasında iktidarın tekrar 90’lı yıllardaki suç şebekeleri ve aktörleri ile temasa/işbirliğine geçtiği iddiaları gündemde.

Cemaat-İktidar işbirliğinin kavgaya dönüşmesi sonrasında suçların ortaya dökülmesinde olduğu gibi, Peker-İktidar işbirliğinin sonlanmasından da ciddi sonuçlar beklemek anlaşılabilir bir yaklaşımdır. Sonu gelmiş bir düzeni ancak düzenin içinden farklılaşarak gelenlerin yıkabileceği tezi ciddiye alınabilir. Çünkü dışarıdan her türlü eleştiriye kulaklarını tıkamış bir iktidar ile onun siyasal tabanını ancak içeriden gelip ses yükseltenlerin itirazları sarsabiliyor. Ancak ‘aynı dili’ konuşanlar birbirini yok edebilme potansiyeli taşıdığı söyleniyor.

Peki Peker’in ‘içeriden’ ifşaları iktidar değişiminin fitilini ateşlemeye yeterli olacak mı, bunu da açmakta yarar ver.

Peker İfşalarına Bel Bağlamak

İnsanlar, düşündükleri şeyleri güçlü ve dikkate alınan birisinin sesinden duydukları zaman mutlu oluyorlar. Muhalefeti yetersiz bulan siyasal tabanda Peker’in açıklamaları ekstra bir heyecan ve umut yeşermesine sebep oluyor. Peker’in devletin suçlarını ortaya dökmesi, zenginliklerin birkaç aile tarafından bölüşülmesini sorgulaması ve asıl patronun halk olduğunu vurgulaması vb. söylemleri toplumun acılı yüreğine su serpiyor.

Benzer umutlar daha önceleri 17-25 Aralık sürecinde ortaya dökülen ses kayıtlarında ve sonrasında Fuat Avni twitlerinde de yaşanmıştı. Yine, ABD’de yargılanan Rıza Zarap ve Hakan Atilla’nın itiraf beklentilerinden de çok şeyler umulmuştu. Bugünlerde de benzer bir durum yaşanıyor.

Ancak iktidar içi çatlakların iktidarı yıkacağı umudu toplumdaki muhalif kesimlerde her canlandığında sonucun hüsran olduğunu anımsamakta yarar var. Toplumun çoğunluğu bu kirlilik içinde yaşamaya rıza gösterdiği sürece ‘iktidarların beka meselesi’ daha da kolay hallolmaktadır. Böyle bir toplumsal ortamda devletin direği hukuk olmaktan çıkıyor, ‘sınırsız iktidar imkânları için her yol mubah’ anlayışı hukukun yerini alıyor.

Tek başına Peker videoları ve sosyal medya paylaşımlarının iktidarın el değiştirmesine yeterli olamayacağı kavranmalıdır. Toplumsal ve siyasal tabanlarda bir dönüşüm ve arınma talebi yaratılmaksızın, ortaya dökülen pislikler bir iktidar dönüşümü için yeterli olamayacaktır.

Bu kirden arınmanın öncelikle toplumsal bir talep haline gelmesi gerekiyor. Bu da ancak siyasal muhalefetin ve sivil toplumun ortak çabasıyla mümkün olabilecektir.

Bu yazıyı arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Comments

  1. Değerli yazarımızın seçim sandığını halk önündeki seçenek olarak sunmamasına teşekkürler. Zira muhalefet partileri ve kamuoyu önündeki konuşmacılar bu çıkış yolunu halka uyusturucu sunar gibi aktarmakta ve belirsiz geleceğe boş vaat olarak dile getirmekte. Hangi YSK ve hangi seçim ve partiler kanunu bize çözüm sunacak? Yazının son paragrafındaki önerme gerçekleşmeden bu iktidarsız iktidardan kurtuluş olanağı yok…

  2. Sevgili Yusuf Fidan senin yazından uzun olacak ama kusura bakma :

    Her ne kadar Osmanlının saltanatına Mustafa Kemal ve arkadaşları son verip modern bir toplum oluşturmaya çalıştılarsada, osmanlının dünyada bir benzeri daha olmayan üretim ilişkilerinin timar sisteminin yeni toplum üzerindeki etkilerini silemediler. Dünyada Türkiyenin de olduğu coğrafyada, sanayi devrimleri olmuş , burjuvazinin önderliğinde özgürlük hareketleri ve sınıfsal örgütlülük mücadeleleri verilmişti. Bu coğrafyanın devletlerinde, yarısı vahşi kapitalizmi yaşarken diğer yarısı sosyalizme doğru yola çıkmış hatta paylaşım savaşları başlamıştı. Cumhuriyeti kuranlar yüzlerce savaştan çıkmış, okuma yazma oranı yok denecek kadar düşük, din ile uyuşturulmuş ve dinci bir sınıfın etkisinde ki köylü toplumda; bir taraftan iktisat kongreleri ile sermaye birikimi oluşturmak için çabalarken bir taraftan eğitimde, siyasal bilinçte devrimler gerçekleştirmeye çalışmış, hatta toplumda talep yokken hatta aksine direnç varken laikliği ve cumhuriyeti kurmuştur. Bu hızlı değişime birey olamamış halk, feodal beylerin dinci şeyhler ve şıhların liderliğinde karşı çıkmışlar biat kültürünü savunmuşlar devrimci devletin öncüleri olan askerlerini katletmişlerdir. Feodal beylerden devşirilmiş devlet destekli yeni sermaye sahipleri asla köylü kültürüne ve dinci sömürüye karşı verilen mücadeleye destek vermemiş köy enstitülerinde olduğu gibi tüm gerici taleplere destek vermiştir. Şimdi Tüsiat çatısı altında örgütlenen ve hala devletin kaynaklarını sömüren sermaye sahipleri gibi, cumhuriyeti kuranlar ve talep edenler Dünyada örneği olmadığı şekilde askerler ve bir avuç aydındır. Ve onlarda toplumların değişim ve gelişim mantık ve felsefesini bilmedikleri ve kendilerine bunu anlatanların felsefesini kavrayamadıkları için, büyük halk kitleterinin sovyetlerde ve 1789 fransasındaki örgütlü halkın kontrol edilemez gücünden çekinmişler bu akımlara mesafeli durmuşlardır. Türkiyede Sanayi devrimi gerçekleşmediği için liberalizm ve sınıf bilinci oluşmamıştır. Türk toplumu hala yarı feodal bir toplumdur. Azalmışta olsa, Feodal ilişkiler ve etkileri, bir efendiye bağlılık ve verilene razı olma biat kültürünü devam ettirirken, Yönetenlerde Kapitalistlerin ve feodal yapıyı koruyan ağaların memuru olmaya devam ederler çünkü, onların siyasal iktidarlarının finansörü devletin kaynaklarını sömüren sermaye çevreleridir. Hala dincilerin etkisindeki halkı uyuşturmanın daha fazla dincilik ( din değil) empoze etmek olduğunu deneyimlemiş, bu yapı artık paylaşım savaşları bitmiş ilerleme şansı kalmamış günümüzde, Cumhuriyeti kuranların iyi niyetli çabaları ile oluşturduğu şahsına münhasır karma ekonomi sonucu oluşturduğu ve devletin elinde tutuğu yeraltı ve yer üstü kaynaklara göz diktiler. Cumhuriyetin ve laikliğin kulak ve kuyruğundan tutup zamanın çöplüğüne savurduğu ancak canlı bıraktığı din bezirganlarını bulundukları çöp çukurundan tutup çıkardılar. “ burda kürtaj yapıyoruz diyen din elden gidiyi “ diyen kirli dişleri ile halkın içine saldılar. Orta doğuda ve asyadaki enerji kaynaklarına ulaşmak için islam aleminin ve ezilen sömrülen halkların rol modeli olan Türkiyeyi kullanarak emelleri olan halkın kullanımındaki devletin servetine çökmek isteyen halk düşmanları, Enerji kaynaklarına çökmek isteyen Emperyalist sahipler ve büyük istail düşü kuran uluslarası siyonist cartel ve tröst lerin BOB ta buluştu. Fetullah Gülen, devletçi yapı tarafından kulağından tutulup deşifre edilmişti ancak örgütlü ve cia destekliydi ve diğer cemaatler ise çocuk tecavüzleri ve fuhuşla anılır hale getirildi. Zaten kılık kıyafeti ile deşifre idiler. ABD büyük elçileri ve yetkilileri ile iyi ilişkileri olanlar modern giysilerle halk içinde dolaşanlar güce ve paraya tapanlara AKP de toplanma yolu açıldı. Buna ençok ve herkesten önce tehlikeyi gören milli görüşcüler ve erbakan karşı çıktı. Ancak bu kez saç ayağının üç ayağıda tamamdı yere artık sağlam basıyordu. Önce TC nin, ve tüm değerlerin içi boşaltıldı vidaları gevşetildi. Toplumda bu değerleri parlatan oksitlenmesinin önüne geçen böylece de toplumda değerlerin üstünlüğünü ön plana çıkaran tüm kurumlar iflas ettirildi zarar ettirildi. Devletin kamburu, yükü gibi, kominist bir akımın anımsatıcıları gibi topluma AKP hatiplerince anlatıldı. Dün Demokrat Parti , Adalet Partisi, Anavatan, Milli Selamet Partisi , bu gün AKP
    Ve siyasal dezenformasyon başladı akabinde medyayı elinde tutan sermaye tarafından finanse edildi.Ve satıldılar yerli sermaye amacına ulaştı. Daha zengin oldu ve kendisi için kullanışlı olan siyasileri de zengin ettiler sahipler ve uşaklar birlikte ihya oldular( buraya dikkat) Emperyalistler ortadoğuyu kan gölüne çevirdi. Bu hatip siyasetçiler bunun için bir şekilde milliyetçileri ikna ettiler rivayet odur ki bu kesimde iyi ve klasik araba ve kullanma heveslisi çoktu. İyi şöforlerin klasik arabalarla şov yapabileceği yollar ve köprüler yapıldı. Milliyetçiler süleyman şahın boş sandukasını ecdat emaneti diye gezdirirken, dindar kesim her yerde kılına bilecek namazı müslümanların kesik başlarına ve kanları ile kayganlaşmış toprağa basarak kaykıla kaykıla gidip emevi camiin de kılacakları hayalleri kurdular oysa kan abdesti bozardı düşünmediler. Atatürkçü laikler ise bunlara itiraz etmenin dinsizlik veya Türklüğe ihanet olarak kabul edileceğini düşündüler yine koministlikle Türkçe ezanla halk ürkütülmesin ve bizi terk etmesin diye başı örtülü bacımız söyleminin arkasında kaldılar bu elverişli atmosfer içinde birde tek örgütlene bileceği meşru kale olan CHP nin başına alevi bir lider getirilmesi yolunuda açtılar ki yıllarca kızılbaş lafları ve hikayeleri ile kirletilmiş sözde aydınları bile ürküttüler. Evet adam dürüsttü , hümanistti AMA ALEVİYDİ. Toplumsal muhalefet ama kürt, ama alevi, ama lgbt, ama ateist diye bölündü. BOB da başarılı olunamadı. Çünkü beğenmediğimiz Suriye Atatürkü örnek alan nadir ülkelerdendi laik olduğu için toplumsal direnişte milli bir direnç göstere bildi laiklik dinciliği yendi evet dostlar şii iran ortodoks rusya ateist çin ve hatta japonya destek verdi en önemlisi alevisi sünlisi ortodoks ermenisi, hristiyan arabı, zerdüştü, keldanisi yurttaşları direndi ordusu ıraktaki gibi dağılmadı çünkü örnek aldığı Adam hiç yanılmamıştı toplumu dincilik ayrıştırır ırakta olduğu gibi sünni şiiler bir birini öldürüyor, yemen ve sudiler gibi, milliyetçilik ayrıştırır almanya örneği gibi, ancak laiklik bir arada tutar Laiklik etnik kökenede hoş görü ve tolerans tanımaya sebep olur. Laiklik bu ülkede şeyh saiti başarısız kıldı, alevi Sünni çatışmalarını engelledi ve kürt türk toleransınında gıdasıdır.

    Buraya dikkat demiştim yukarda, sermayenin ve kaynakların sahibi devleti yağmalarken zengin daha zengin olan kapitalistler kullanışlı yararlı siyasetçiyide nisbeten zengin etti çünkü pastadan pay vermezse ayağını elini ısıracağını biliyordu. Fakat bir süre sonra mental olarak laik olmayan siyasal iktidar kendi gibi olan veya ideolojisine destek olan Atatürk alerjisi olan Türk düşmanı birkaç iyi adamı daha çok besledi kaynaklarını kullanımına sundu artık siyasal sermayedarları vardı kendi kendine yetecek ve artık bu kaynaklar onun olmalıydı en çok o hak ediyordu zaten herşey onun sayesindeydi en dindar en kindar en muktedir di şimdi eski patronları dize getirmeli idi ve bunun için güç gerekiyordu . Zaten kaynaklarda paylaşılmış artı değer yaratılması mümkün değildi. Sadece fiziki kaynaklar kaldı ve birde venezuelyadan peynir ticareti yapmak bunun için milliyetçi MAFYA gibi illegal gayri meşru ordu polis mit gibi legal ve meşru güçler ve bunu görmeyecek yargı gerekiyordu , AKP bunu kolay elde etti yaptığı akort, algı operasyonları ve verdiği ayarlarla
    Şimdi mafyada güçlendi artık küçük taraftar orduları, maaşa bağladığı siyasileri kurduğu partileri var ve artık birikmiş milyon dolarlık sermayeleri ve uluslar arası ortak ticaret yaptı güçler var ve kendilerini kullanaların girmesine izin verdiği yapılardan oluşturduğu arşivi ve kozmik bilgileri var. Artık oda sahibi siyasal sermayenin yaptığı gibi sahibi ile mamayı paylaşmak istemiyor yada devletin gücünü askeri polisi miti yargıyı sınırsız kontrolsüz ele geçiren siyasilerin Mafyaya ihtiyacı kalmadı mamayı bölüşmek istemiyor. Tasviye ediyor . İşte bu nedenle Peker hala milliyetçilik ipini bırakmuyor Turanı kuracağız kardeşlerim vallahi kuracağız diyor sahabeden ve kurandan alıntı yapıyor. Bu yüzden milli milliyetçi mafyamız kıbrısta türkiyede aydınları vururken “pkk cı, kıbrısı satıyor, kominist, alevi, lgbt ci “ diye değerler üzerinden ajitasyon yapıyor. İşte bu yüzden son günlerde yılkılmaz kaleye ATATÜRK e havlayıp saldırıyorlar. Atatürk her yaptığını arkadaşlarıyla yaptı. Ancak laiklik evet laikliği bu ülkede kimseye hırpalatmadan avcunun içinde taşıdı tohumunu kendi ekti kendi besledi ona zarar verecek haşereleri cemaatleri tekke ve zaviyeleri kapattı. İşte mafyanın gürültüsünü bastırmak için hırsızlığı hukuksuzluğun üstünü örtmek için bunlardan çok ses getirecek tek tuğlasını koparamadığı aşındıramadığı kaleye, kendisini senelerce pandoranın kutusuna kapatan adama saldırıyor. Toplum neden tepki vermiyor. Çünkü topluma 1946 dan beri her mahallade yaratılacak zengin sen niye olmayasın belki o sensin çal , herkes çalıyor çal dendi. Çal ki , benim yaptığımla meşgul olma kendi hırsızlığınla meşgul ol denirken dindarlara fakirlik allahın lütfudur cahillere okumamış okumuşdan ferasetlidir dendi. Misakı milli içinde halklar , aşiretler yerine millet yaratıp bir ortak şuur yaratmak isteyenin çabası Milliyetçilik ayaklar altına alınarak örselendi. Her mahallenin zengini olmaya hevesliler asker polis yargıç öğretmen doktor vb olarak kurumları çürütsün diye karar mekanizmalarına getirildi.
    Nasıl çıkılır burdan kırılan, BOB da yenilginin şaşkınlığını atlatıp siyonistler ve emperyal güçler toparlanıp yerli işbirlikçilerinin omuzlarına yine basmadan, millet omurgasına bir kibrit çöpüyle destek olarak onu kırılmaz yaparak, sahte milliyetçilerin kürt propagandalarına kulak tıkıyarak sabotajlarını boşa çıkararak şehirlerde bomba patlatanların suratına kıçına tekme patlatarak, yüzüne tükürerek, dincilerin mezhepçi zehirlerini vücudumuzdan atarak ve aracısız, ulaksız din tüccarlarını beslemeden Allahla bağ kurarak ve güçlendirerek, işçiden aydından milletvekilinden medet kurtuluş tepki bekleyerek değil kendi gücümüz ve gayretimizle kurtulmaya çalışarak. Artık çocuklarımıza …lar …. ler gibi kötülük virislü eski hikaye hikayeler anlatmayarak, dünyayı güzelliğin kurtaracağını bir insanı sevmekle başlayacak güzel günler olduğunu anlatarak, haksızlığa susmayarak , tilki uykusundaki yargıyı dürterek, örgütlenerek çoğalarak aşacağız ıslık çalarak türkü söyliyerek korkularımızı yenerek kurtulacağız Atatürke sövdü , devleti milleti soydu , masumun canına kıydı diye dedi kodu yapmayıp şikayet edince tepki verince kurtulacağız. Zaten kaybedecek çok şeyimiz kalmadı neyi kaybedeceğiz

  3. Sevgili Yusuf Fidan senin yazından uzun olacak ama kusura bakma : Her ne kadar Osmanlının saltanatına Mustafa Kemal ve arkadaşları son verip modern bir toplum oluşturmaya çalıştılarsada, osmanlının dünyada bir benzeri daha olmayan üretim ilişkilerinin timar sisteminin yeni toplum üzerindeki etkilerini silemediler. Dünyada Türkiyenin de olduğu coğrafyada, sanayi devrimleri olmuş , burjuvazinin önderliğinde özgürlük hareketleri ve sınıfsal örgütlülük mücadeleleri verilmişti. Bu coğrafyanın devletlerinde, yarısı vahşi kapitalizmi yaşarken diğer yarısı sosyalizme doğru yola çıkmış hatta paylaşım savaşları başlamıştı. Cumhuriyeti kuranlar yüzlerce savaştan çıkmış, okuma yazma oranı yok denecek kadar düşük, din ile uyuşturulmuş ve dinci bir sınıfın etkisinde ki köylü toplumda; bir taraftan iktisat kongreleri ile sermaye birikimi oluşturmak için çabalarken bir taraftan eğitimde, siyasal bilinçte devrimler gerçekleştirmeye çalışmış, hatta toplumda talep yokken hatta aksine direnç varken laikliği ve cumhuriyeti kurmuştur. Bu hızlı değişime birey olamamış halk, feodal beylerin dinci şeyhler ve şıhların liderliğinde karşı çıkmışlar biat kültürünü savunmuşlar devrimci devletin öncüleri olan askerlerini katletmişlerdir. Feodal beylerden devşirilmiş devlet destekli yeni sermaye sahipleri asla köylü kültürüne ve dinci sömürüye karşı verilen mücadeleye destek vermemiş köy enstitülerinde olduğu gibi tüm gerici taleplere destek vermiştir. Şimdi Tüsiat çatısı altında örgütlenen ve hala devletin kaynaklarını sömüren sermaye sahipleri gibi, cumhuriyeti kuranlar ve talep edenler Dünyada örneği olmadığı şekilde askerler ve bir avuç aydındır. Ve onlarda toplumların değişim ve gelişim mantık ve felsefesini bilmedikleri ve kendilerine bunu anlatanların felsefesini kavrayamadıkları için, büyük halk kitleterinin sovyetlerde ve 1789 fransasındaki örgütlü halkın kontrol edilemez gücünden çekinmişler bu akımlara mesafeli durmuşlardır. Türkiyede Sanayi devrimi gerçekleşmediği için liberalizm ve sınıf bilinci oluşmamıştır. Türk toplumu hala yarı feodal bir toplumdur. Azalmışta olsa, Feodal ilişkiler ve etkileri, bir efendiye bağlılık ve verilene razı olma biat kültürünü devam ettirirken, Yönetenlerde Kapitalistlerin ve feodal yapıyı koruyan ağaların memuru olmaya devam ederler çünkü, onların siyasal iktidarlarının finansörü devletin kaynaklarını sömüren sermaye çevreleridir. Hala dincilerin etkisindeki halkı uyuşturmanın daha fazla dincilik ( din değil) empoze etmek olduğunu deneyimlemiş, bu yapı artık paylaşım savaşları bitmiş ilerleme şansı kalmamış günümüzde, Cumhuriyeti kuranların iyi niyetli çabaları ile oluşturduğu şahsına münhasır karma ekonomi sonucu oluşturduğu ve devletin elinde tutuğu yeraltı ve yer üstü kaynaklara göz diktiler. Cumhuriyetin ve laikliğin kulak ve kuyruğundan tutup zamanın çöplüğüne savurduğu ancak canlı bıraktığı din bezirganlarını bulundukları çöp çukurundan tutup çıkardılar. “ burda kürtaj yapıyoruz diyen din elden gidiyi “ diyen kirli dişleri ile halkın içine saldılar. Orta doğuda ve asyadaki enerji kaynaklarına ulaşmak için islam aleminin ve ezilen sömrülen halkların rol modeli olan Türkiyeyi kullanarak emelleri olan halkın kullanımındaki devletin servetine çökmek isteyen halk düşmanları, Enerji kaynaklarına çökmek isteyen Emperyalist sahipler ve büyük istail düşü kuran uluslarası siyonist cartel ve tröst lerin BOB ta buluştu. Fetullah Gülen, devletçi yapı tarafından kulağından tutulup deşifre edilmişti ancak örgütlü ve cia destekliydi ve diğer cemaatler ise çocuk tecavüzleri ve fuhuşla anılır hale getirildi. Zaten kılık kıyafeti ile deşifre idiler. ABD büyük elçileri ve yetkilileri ile iyi ilişkileri olanlar modern giysilerle halk içinde dolaşanlar güce ve paraya tapanlara AKP de toplanma yolu açıldı. Buna ençok ve herkesten önce tehlikeyi gören milli görüşcüler ve erbakan karşı çıktı. Ancak bu kez saç ayağının üç ayağıda tamamdı yere artık sağlam basıyordu. Önce TC nin, ve tüm değerlerin içi boşaltıldı vidaları gevşetildi. Toplumda bu değerleri parlatan oksitlenmesinin önüne geçen böylece de toplumda değerlerin üstünlüğünü ön plana çıkaran tüm kurumlar iflas ettirildi zarar ettirildi. Devletin kamburu, yükü gibi, kominist bir akımın anımsatıcıları gibi topluma AKP hatiplerince anlatıldı. Dün Demokrat Parti , Adalet Partisi, Anavatan, Milli Selamet Partisi , bu gün AKP Ve siyasal dezenformasyon başladı akabinde medyayı elinde tutan sermaye tarafından finanse edildi.Ve satıldılar yerli sermaye amacına ulaştı. Daha zengin oldu ve kendisi için kullanışlı olan siyasileri de zengin ettiler sahipler ve uşaklar birlikte ihya oldular( buraya dikkat) Emperyalistler ortadoğuyu kan gölüne çevirdi. Bu hatip siyasetçiler bunun için bir şekilde milliyetçileri ikna ettiler rivayet odur ki bu kesimde iyi ve klasik araba ve kullanma heveslisi çoktu. İyi şöforlerin klasik arabalarla şov yapabileceği yollar ve köprüler yapıldı. Milliyetçiler süleyman şahın boş sandukasını ecdat emaneti diye gezdirirken, dindar kesim her yerde kılına bilecek namazı müslümanların kesik başlarına ve kanları ile kayganlaşmış toprağa basarak kaykıla kaykıla gidip emevi camiin de kılacakları hayalleri kurdular oysa kan abdesti bozardı düşünmediler. Atatürkçü laikler ise bunlara itiraz etmenin dinsizlik veya Türklüğe ihanet olarak kabul edileceğini düşündüler yine koministlikle Türkçe ezanla halk ürkütülmesin ve bizi terk etmesin diye başı örtülü bacımız söyleminin arkasında kaldılar bu elverişli atmosfer içinde birde tek örgütlene bileceği meşru kale olan CHP nin başına alevi bir lider getirilmesi yolunuda açtılar ki yıllarca kızılbaş lafları ve hikayeleri ile kirletilmiş sözde aydınları bile ürküttüler. Evet adam dürüsttü , hümanistti AMA ALEVİYDİ. Toplumsal muhalefet ama kürt, ama alevi, ama lgbt, ama ateist diye bölündü. BOB da başarılı olunamadı. Çünkü beğenmediğimiz Suriye Atatürkü örnek alan nadir ülkelerdendi laik olduğu için toplumsal direnişte milli bir direnç göstere bildi laiklik dinciliği yendi evet dostlar şii iran ortodoks rusya ateist çin ve hatta japonya destek verdi en önemlisi alevisi sünlisi ortodoks ermenisi, hristiyan arabı, zerdüştü, keldanisi yurttaşları direndi ordusu ıraktaki gibi dağılmadı çünkü örnek aldığı Adam hiç yanılmamıştı toplumu dincilik ayrıştırır ırakta olduğu gibi sünni şiiler bir birini öldürüyor, yemen ve sudiler gibi, milliyetçilik ayrıştırır almanya örneği gibi, ancak laiklik bir arada tutar Laiklik etnik kökenede hoş görü ve tolerans tanımaya sebep olur. Laiklik bu ülkede şeyh saiti başarısız kıldı, alevi Sünni çatışmalarını engelledi ve kürt türk toleransınında gıdasıdır. Buraya dikkat demiştim yukarda, sermayenin ve kaynakların sahibi devleti yağmalarken zengin daha zengin olan kapitalistler kullanışlı yararlı siyasetçiyide nisbeten zengin etti çünkü pastadan pay vermezse ayağını elini ısıracağını biliyordu. Fakat bir süre sonra mental olarak laik olmayan siyasal iktidar kendi gibi olan veya ideolojisine destek olan Atatürk alerjisi olan Türk düşmanı birkaç iyi adamı daha çok besledi kaynaklarını kullanımına sundu artık siyasal sermayedarları vardı kendi kendine yetecek ve artık bu kaynaklar onun olmalıydı en çok o hak ediyordu zaten herşey onun sayesindeydi en dindar en kindar en muktedir di şimdi eski patronları dize getirmeli idi ve bunun için güç gerekiyordu . Zaten kaynaklarda paylaşılmış artı değer yaratılması mümkün değildi. Sadece fiziki kaynaklar kaldı ve birde venezuelyadan peynir ticareti yapmak bunun için milliyetçi MAFYA gibi illegal gayri meşru ordu polis mit gibi legal ve meşru güçler ve bunu görmeyecek yargı gerekiyordu , AKP bunu kolay elde etti yaptığı akort, algı operasyonları ve verdiği ayarlarla Şimdi mafyada güçlendi artık küçük taraftar orduları, maaşa bağladığı siyasileri kurduğu partileri var ve artık birikmiş milyon dolarlık sermayeleri ve uluslar arası ortak ticaret yaptı güçler var ve kendilerini kullanaların girmesine izin verdiği yapılardan oluşturduğu arşivi ve kozmik bilgileri var. Artık oda sahibi siyasal sermayenin yaptığı gibi sahibi ile mamayı paylaşmak istemiyor yada devletin gücünü askeri polisi miti yargıyı sınırsız kontrolsüz ele geçiren siyasilerin Mafyaya ihtiyacı kalmadı mamayı bölüşmek istemiyor. Tasviye ediyor . İşte bu nedenle Peker hala milliyetçilik ipini bırakmuyor Turanı kuracağız kardeşlerim vallahi kuracağız diyor sahabeden ve kurandan alıntı yapıyor. Bu yüzden milli milliyetçi mafyamız kıbrısta türkiyede aydınları vururken “pkk cı, kıbrısı satıyor, kominist, alevi, lgbt ci “ diye değerler üzerinden ajitasyon yapıyor. İşte bu yüzden son günlerde yılkılmaz kaleye ATATÜRK e havlayıp saldırıyorlar. Atatürk her yaptığını arkadaşlarıyla yaptı. Ancak laiklik evet laikliği bu ülkede kimseye hırpalatmadan avcunun içinde taşıdı tohumunu kendi ekti kendi besledi ona zarar verecek haşereleri cemaatleri tekke ve zaviyeleri kapattı. İşte mafyanın gürültüsünü bastırmak için hırsızlığı hukuksuzluğun üstünü örtmek için bunlardan çok ses getirecek tek tuğlasını koparamadığı aşındıramadığı kaleye, kendisini senelerce pandoranın kutusuna kapatan adama saldırıyor. Toplum neden tepki vermiyor. Çünkü topluma 1946 dan beri her mahallade yaratılacak zengin sen niye olmayasın belki o sensin çal , herkes çalıyor çal dendi. Çal ki , benim yaptığımla meşgul olma kendi hırsızlığınla meşgul ol denirken dindarlara fakirlik allahın lütfudur cahillere okumamış okumuşdan ferasetlidir dendi. Misakı milli içinde halklar , aşiretler yerine millet yaratıp bir ortak şuur yaratmak isteyenin çabası Milliyetçilik ayaklar altına alınarak örselendi. Her mahallenin zengini olmaya hevesliler asker polis yargıç öğretmen doktor vb olarak kurumları çürütsün diye karar mekanizmalarına getirildi. Nasıl çıkılır burdan kırılan, BOB da yenilginin şaşkınlığını atlatıp siyonistler ve emperyal güçler toparlanıp yerli işbirlikçilerinin omuzlarına yine basmadan, millet omurgasına bir kibrit çöpüyle destek olarak onu kırılmaz yaparak, sahte milliyetçilerin kürt propagandalarına kulak tıkıyarak sabotajlarını boşa çıkararak şehirlerde bomba patlatanların suratına kıçına tekme patlatarak, yüzüne tükürerek, dincilerin mezhepçi zehirlerini vücudumuzdan atarak ve aracısız, ulaksız din tüccarlarını beslemeden Allahla bağ kurarak ve güçlendirerek, işçiden aydından milletvekilinden medet kurtuluş tepki bekleyerek değil kendi gücümüz ve gayretimizle kurtulmaya çalışarak. Artık çocuklarımıza …lar …. ler gibi kötülük virislü eski hikaye hikayeler anlatmayarak, dünyayı güzelliğin kurtaracağını bir insanı sevmekle başlayacak güzel günler olduğunu anlatarak, haksızlığa susmayarak , tilki uykusundaki yargıyı dürterek, örgütlenerek çoğalarak aşacağız ıslık çalarak türkü söyliyerek korkularımızı yenerek kurtulacağız Atatürke sövdü , devleti milleti soydu , masumun canına kıydı diye dedi kodu yapmayıp şikayet edince tepki verince kurtulacağız. Zaten kaybedecek çok şeyimiz kalmadı neyi kaybedeceğiz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir