http://yurtgazetesi.com.tr ve http://toplumsal.com.tr haber sitesi yazarı "Evrim ve Bitmeyen Kapışma" ile "Eğitimde Çöküş - İnanç Eksenli Eğitim ve Sonuçları" yazarı

Batıya Karşı Elde Kaldı Göçmen Kartı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta 78. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Çalışmaları için bulunduğu ABD’den gelen haberler ülkemizin ve Erdoğan’ın dünyadaki algısı ve konumu hakkında önemli ipuçları verdi.

Şunu biliyoruz ki, meşruiyetinin uluslararası tanınırlığı ve iç politik imajı açısından Erdoğan bu tür platformlara katılmayı çok önemsiyor. Buralarda dünya liderleri ile doğrudan temas imkânları sonuna kadar zorlanıyor. İç kamuoyuna yönelik Erdoğan’ın “dünyada önemsenen, sözü geçen lider” imajına katkı sağlayacak haber ve görüntüler için Erdoğan’ın ekibi özel çabalar gösteriyor. Elon Musk- Erdoğan görüşmesi de bu çerçevedeki bir çalışmanın ürünü oldu.

Batılı demokratik ülke liderlerinin uzun zamandır Erdoğan’ı ülkesine davet etmeyi ve birlikte görüntü vermeyi arzulamadıkları biliniyor. BM, G20; NATO gibi üye ülke liderlerinin bir araya geldikleri zirveler haricinde Erdoğan batılı liderler ile ancak çok özel zorunluluklarda görüşme fırsatı bulabiliyor. Bunlar da Rus-Ukrayna savaşı, Azerbaycan-Ermenistan çatışması, İsveç’in NATO’ya katılım süreci gibi Türkiye’nin jeo-stratejik ve politik konumunun zorladığı acil ve zaruri hallerde oluyor. Bu gibi bölgesel ve küresel sorunlar haricinde Türkiye’nin (ve dolayısı ile Erdoğan’ın) batı nezdindeki en büyük önemi son yıllarda artan küresel düzensiz göç sorununda kendini gösteriyor.

Erdoğan’ın Büyük Kozu; Göçmenler

Mevcut siyasi, hukuki ve ekonomik kapasitesi çerçevesinde Türkiye artık batı ittifakında görülmeyen bir ülke haline geldi. Avrupa’nın güvenliğini sağlamada Türkiye’nin hala çok önemli ve vazgeçilemez bir ülke olduğunun vurgulanması gerekiyor. Bu konuda elde önemli koz olarak artık “göçmen kartı” kalmış görünüyor.

İktidarın politik tercihlerinin bir sonucu olarak içine düştüğümüz “dünyanın en çok göçmen barındıran ülkesi” olma durumunu Erdoğan “krizden fırsat yaratma” yaklaşımıyla oldukça işlevsel kullanıyor. Bu sorunu Erdoğan, antidemokratik rejiminin batı nezdinde meşrulaştırıcısı ve tanınmasının aparatçığı haline getirdi.

Erdoğan kendisi ile muhatap olmaktan kaçınan batılı liderleri “göçmen korkuları” ile hizaya çekiyor. Elindeki bu kart ile dünyanın kendisini daha fazla ciddiye almasını sağlıyor. Avrupa liderlerine; “Türkiye’de muhalefet seçimi kazansaydı kaçak göçmenleri sınır dışı edecekti, Avrupa’ya gelmelerinin önü açılacaktı. Biz her tür zorluğa rağmen onları tutmaya devam ediyoruz. Bu yüzden, demokrasi ve hukuk sorunları gibi lüzumsuz gerekçelerle bana sorun çıkarmayın, liderliğime ve meşruiyetime saygı gösterin, maddi desteği de artırın” diyebilme imkânını elde ediyor. Batılı liderler özellikle bu sorunun dayattığı zaruretten dolayı Erdoğan ile görüşmek ve çeşitli tavizler vermek zorunda kalıyorlar.

Bu görüşmelerden birisi birkaç gün önce New York’ta gerçekleşti. BM Genel Kurulu için ABD’de bulunan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Avrupa’ya Akdeniz ve Balkanlar üzerinden göçün engellenmesini ele almak üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Meloni “Türkiye’nin rolü iki kat önemli çünkü hem Akdeniz rotasını hem de Balkan rotasını ilgilendiriyor” dedi. İtalyan başbakan kendi halkına “İtalya’nın Avrupa’nın mülteci kampına dönüşmesine izin vermeyeceğim” diyebilmesi için Erdoğan ile el sıkışması gerekiyordu, bunu yaptı ve sonucunu aldı. Avrupa ülkeleri rahat nefes alabilsin diye Türk halkının bu can yakıcı göçmen sorununu ağırlaşarak yaşamaya devam edeceği anlaşılıyor.

IMEC; Yeni Baharat Yolunda Türkiye Yok

Erdoğan Türkiye’sinin doğu ile batı ittifakları arasında stabil olmayan ve öngörülemeyen tutumları, “Ortadoğu’nun yaramaz çocuğu” izlenimi vermesi, uluslararası projelerde işbirliği yaklaşımlarını zora sokuyor. Geçtiğimiz günlerde, dünya liderlerinin Türkiye (daha doğrusu Erdoğan) ile iş görmeye pek istekli olmadıklarını gösteren önemli bir gelişme daha yaşadık.

Hindistan’da tamamlanan G20 ülkeleri Liderler Zirvesi’nde “Modern Baharat Yolu” denilen, dünya ticareti için tarihi önemdeki IMEC projesi açıklandı. Asya’nın giderek önem kazanan jeopolitiği gereği, Çin’in Kuşak ve Yol Projesine karşılık batı ittifakı şimdi de Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru olan bu projeyi gündeme getirdi.

Hindistan, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği arasında bir mutabakat zaptı imzalandı. Hindistan Mumbai’den başlayacak bu hat, BAE, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden İsrail’in Hayfa Limanı’na, daha sonra Güney Kıbrıs üzerinden Yunanistan’ın Pire Limanı’na ve en son olarak da Almanya’nın Hamburg Limanı’na ulaşacak. Hedef, Hindistan’ı Ortadoğu üzerinden Avrupa’ya bağlamak ve nakliye sürecini yüzde 40 oranında azaltmak. Türkiye ise 21. yüzyılın en önemli ekonomi projesi olarak görülen IMEC’in dışında bırakıldı.

“AB Üyeliği Mevcut Şartlarda Başlayamaz, Ama…”

Uluslararası siyasi ve/veya bağımsız kuruluşların yayımladıkları tüm raporlarda Türkiye’ye demokrasi, özgürlükler ve hukuk konularında ağır eleştiriler yöneltiliyor. Bu raporlarda sadece bir başlık altında ülkemize övgüler sıralanıyor; o başlık da hep “Uluslararası Kaçak Göçmenler” konusunda oluyor. Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Avrupa Parlamentosu’nun 2022 Türkiye Raporu da böyle oldu.

Avrupa Parlamentosu’nun oldukça kapsamlı ‘2022 Raporu Türkiye’nin politik, hukuki, temel haklar, sosyal, kültürel ve hatta ekonomik sorunlarını ele alıp önemli değerlendirmeler yapıyor.  Türkiye’nin AB’ye katılım sürecinin “mevcut koşullar içinde” yeniden başlatılamayacağı belirtiliyor:

Raporun Demokrasi bölümünde; “Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişi ciddi biçimde engellenmeye devam edildi. Demokratik gerileme ve derin siyasi kutuplaşma devam etti. Olağanüstü Hal Temmuz 2018’de kaldırılmasına rağmen, hükümet yetkililerine olağanüstü yetkiler veren çeşitli yasal hükümler yürürlükte kaldı. Olağanüstü Hal uygulamalarına,  Kanun Hükmünde Kararnamelerle devam edildi.”

Raporun Parlamento bölümünde; “Sert, kışkırtıcı ve ayrımcı söylemler ile bazı muhalefet partilerinin destekçilerine yönelik sindirme ve tacizin yanı sıra iktidar partilerinin muhalefeti terörizmle ilişkilendirmesi süreci baltalamaktadır.”

Raporda Özgürlükler bölümünde; “İfade özgürlüğü konusunda son yıllarda gözlenen gerilemeler ciddi oranda devam etti. Ulusal güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin ceza kanunlarının uygulanması, AİHS’ne aykırı olmaya ve AİHM içtihadından sapmalara devam etti. Devlet kurumlarının uyguladığı kısıtlayıcı tedbirler ve adli ve idari yollarla artan baskılar, ifade özgürlüğünün kullanılmasına zarar vermeye devam etti. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler, sanatçılar ve sosyal medya kullanıcıları aleyhine açılan ceza davaları ve mahkûmiyetler devam etti,” saptamalarına yer verildi.

Hukuk, demokrasi ve AB’ye üyelik kriterlerinde herhangi bir gelişme sağlanamadığı gibi geri gidişler olduğu tespitlerini yapan raporda Türkiye’ye takdir sadece göçmen politikalarında geldi. Göç ve mülteciler konusunda Türkiye’nin “dünya çapında en büyük mülteci nüfusundan birine ev sahipliği yapmaya devam etme çabaları” takdir edildi. AB Komisyonu’na Türkiye’ye bu konuda daha fazla destekte bulunma çağrısı yapıldı.

“Bizdeki Hukuk Sizi Niye Bu Kadar İlgilendiriyor?”

Erdoğan BM Genel Kurul çalışmaları için bulunduğu New York’ta PBS kanalına bir röportaj verdi . Gazeteci Erdoğan’a Sedef Kabaş, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın tutukluluklarını sordu. Gazetecinin sizi eleştirenler; bu kadar insanın tutuklanmasının onların susturulmasını istediğiniz, size tehdit yarattığını düşündüğünüz algısını yarattığını söylüyor Bu kişileri susturmaya mı çalışıyorsunuz. Bu insanların size tehdit oluşturduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna Erdoğan kızdı.

“Sizi bu niye bu kadar ilgilendiriyor? Türkiye bir hukuk devletidir. Eğer yargı bu yönde bir karar vermişse, o zaman yargının verdiği bu karara saygı duyalım” yanıtını verdi. ABD’li gazeteci, cevabı sırasında araya girerek Demirtaş hakkındaki AİHM kararını gündeme getirmeye çalışınca Erdoğan tepki gösterdi. “Kesmeye hakkın yok. Beni kesmeyin, saygı göstermelisin. Yargının kararına da saygı göstermelisiniz” dedi.

Bugün imkânsızlaşmışsa da bir zamanlar Erdoğan’ın böylesi zor sorulara sabır ve anlayış ile yanıtlar verdiğini eski videolarından biliyoruz. ABD’de ve kapısında beklediğimiz AB’de gazeteciliğin liderlere ancak böyle zor ve rahatsız edici sorular sormak ile mümkün olabileceğini hepimiz gibi ‘O’ da bilmiyor değil. İç kamuoyuna ufak bir “one minute” çağrışımı göndermek için yapıldığı anlaşılan bu çıkış da Saray’ın iletişim ekibinin enformasyon çalışmalarından birisinin ürünü olmasın?

Bu yazıyı arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Comments

  1. Durumumuz hiç iç açıcı görünmüyor. AB nin bu bize yönelik görmemezliği bir süre sonra ekonomik İlişkilerede yansıyacaktır.

  2. Ülkemizin bu gün en önemli sorunlarından birisi göçmen sorunudur. Fakat bunların insan olduklarını ıskalamak doğru olamaz. Milliyetçilik duyguları ile bütün göçmenlere düşmanca tavırlar insan haklarına aykırıdır. Hükümet için göçmenler AB den para talep etmek, göçmenlerin seçmen yapılması, SADAT için eleman olmaları gibi pek çok öneme sahiptir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir