http://yurtgazetesi.com.tr ve http://toplumsal.com.tr haber sitesi yazarı "Evrim ve Bitmeyen Kapışma" ile "Eğitimde Çöküş - İnanç Eksenli Eğitim ve Sonuçları" yazarı

Bugünkü yazımda ülkenin ve dolayısıyla iktidarın içinde olduğu krizlerin çözülebilme olasılığının olup olmadığı konusunu irdelemeye çalıştım.

Kesintisiz ve devredilemez iktidar projesi olarak ve tek kişiye göre kurgulanan yeni sistem krizlere çözüm üretecek esnekliğe sahip mi?

Süleyman Demirel’in “demokrasilerde çareler tükenmez” derken kastettiği, demokratik siyasal sistemin alternatif çözümler üretme potansiyeli bugün mevcut mu?

Ülkeyi düze çıkarabilecek ama bugünkü iktidarın bekasını riske edebilecek sistem revizyonları göze alınabilir mi?

*

Bugün ülkemizde her alanda çok ciddi sorunların yaşandığı, ülkenin yönetilemediği ve savrulmaya bırakıldığı herkes tarafından gözlemlenmektedir. Erdoğan’ın ve iktidarın bu sorunların üstesinden gelip gelemeyeceği yönündeki kişisel değerlendirmeme geçmeden önce, yaşadıklarımıza kısa kısa değineceğim.

Ekonomi:

Çarklar dönmüyor, işsizlik tarihin en üst seviyelerine gelmiş durumda. Yeni yatırımlar yapılamadığı gibi, var olanlar ya kapanıyor ya da ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Dışarıdan doğrudan yatırım ya da sıcak para gelmediği gibi, var olanların önemli kesimi ülkeden çıktı ve çıkıyor. Ekonomik büyüme durdu ve negatife döndü, dolayısıyla üretim ve istihdam düşüyor. Tüketim düştüğü için vergi toplayamayan iktidar bütçe dengelerini sağlamak için sürekli zamlar yapıyor. TÜİK’in başına damat Albayrak’ın eski iş arkadaşı başkan olarak atandı ve bu kurum Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlandı. Böylece enflasyonu bir nebze kontrol altına almak (!) mümkün oldu. Hergün yapılan zamlara karşın enflasyon her nasılsa yüzde onbeşleri aşamıyor!

Dış politika:

Bu kadar olumsuzluklar bir arada hiç yaşanmamıştı. Baştan hatalı Suriye politikasında iktidarın ne yapmaya çalıştığını kimse tam anlamış değil. Ülke halkının en başta gelen sorunları arasına “Suriyeli sığınmacılar” meselesi girmişken, İblid’i Suriye ordusunun ele geçirmesi sonrası gelmesi beklenen yeni göçmen dalgası konusunda iktidarın nasıl bir politika uygulayacağı hala net değil.

İdari Sistem:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen, bizim icat edip dünya siyaset ve uygarlık tarihine armağan ettiğimiz (!) ucube sistemin yürümediği her alanda görülüyor. Bürokrasinin çarkları dönmüyor, ne yapacaklarını tam bilmeyen bürokratlardan “cesur icraatlar üretmeleri” bekleniyor. Bu lale devrinin çok sürmeyeceğini, gün gelip kendilerinden de hesap sorulacağını düşünecek kadar yakın tarih bilgileri olan yöneticiler yukarıların nabzını kolluyor ve işleri ağırdan alıyor. Sonuçta yönetsel sistem neredeyse felç olmuş durumda.

Adli-İdari Yöneticiler:

Mülki amirler, idari bürokrasi ve kolluk yöneticileri iktidar partisinin il ve ilçe teşkilat başkan ve yöneticileri pozisyonuna getirildiler. Bu makam ve mevkilerini pek önemseyen, konumlarını mümkün mertebe kollamak ve yükselmek gayesini öne çıkaran yöneticiler, despotik yönetim uygulamalarına ellerinden gelen katkıyı sunuyorlar. “Zamanın ruhuna” uymayı reddeden, iyi-kötü halen yürürlükte olan hukuku uygulamaya kalkan kamu ve adli makam yöneticilerinin derhal saf dışı edildikleri görülmektedir. Yargı birimlerinin doğrudan talimatlar ile çalıştığı, koskoca Yargı erkinin “iktidarın hukuk bürosu” haline getirildiği konusunda yaygın bir kanaat bulunmaktadır.

Bu özetlediğim konularda ve diğer alanlarda sayısız örnekleri hergün yaşıyoruz. Mevcut iktidar, daha doğrusu tüm sistemin tepesinde bulunan, herkesin kendisine bakarak konum aldığı Erdoğan bu sorunları çözebilir mi? Buna kısaca bakalım:

YENİ SİSTEM “KESİNTİSİZ İKTİDAR” KURGULADI

İktidarın tabanda gücünü kaybetmeye başladığının görünür hale gelmesi ilk kez 7 Haziran 2015 seçimlerinde olmuştu. Tek başlarına iktidar yolu kapanınca birden karanlık bir döneme girilmiş ve çeşitli terör eylemlerinde yüzlerce sivil, asker ve polis katledilmişti. 1 Kasım 2015’de “güven ve istikrar dayatması” ile seçmen tekrar onlara iktidarı verdi, rahatladılar.

Bu karanlık ve tartışmalı dönemden sonra iktidarın tüm politikaları tek bir prensibe; Erdoğan’ın iktidarı asla bırakmaması temel önceliğine göre yürütüldü. Bu başat belirleyici unsur tüm amaç, hedef ve politikaların önüne kondu.

Bugün yapılan ve gelecekte yapılacak tüm iktidar icraatlarının temel sebeplerini anlamak ve çözmek için şu basit anahtarı kullanmanızı öneririm; “ülkenin ve vatandaşların menfaati için yapılması gereken politikaların Erdoğan’ın iktidarının devamlılığına faydası var mı yok mu?” Bu amaca hizmet etmeyecek ve üstelik risk yaratacak hiçbir politika (ülke menfaatleri için son derece gerekli bile olsa) zinhar uygulanamaz. Bu çerçeveden bakınca, iktidarın bugün her alandaki uygulamaları daha iyi anlaşılacaktır. Birkaç örnekle bakalım bu konuya.

* Eğitim sistemi sırf bu amaçla dönüştürüldü, inanç ekseni üzerine oturtuldu. Amaç, kendilerine oy verecek yeni nesillerin yetiştirilmesiydi.

* Demokratik hak ve özgürlükler, fikir ve ifade özgürlüğü budandı. Amaç, özellikle Gezi eylemleri ile zirveye ulaşan toplumsal muhalefetin asla örgütlenememesi ve iktidar için risk oluşturamamasıydı.

* Dış politikada sürekli savaş gerginliği havası diri tutularak seçmen muğlak bir “Ülke bekası” duygusu etrafında konsolide edilmeye çalışıldı. Hatalı AKP dış politikaları seçmene “milli dava ve ülke menfaati” olarak dayatıldı.

* Ekonomik karar ve uygulamalarında iktidarın uzun dönem gerektiren ama kalıcı sonuçlar getirecek iktisat politikalarına hiç tahammülü ve zamanı yok. Ekonomik krizin aşılması, uzun dönemli kaliteli ekonomik büyüme ve ülkenin refahı için gerekli iktisat politikalarını onlar da biliyor. Ancak bu “acı reçetelerin” iktidarlarının kalıcılığına pek yarar sağlamayacağını görüyorlar ve ülke menfaatlerine aykırı popülist politikalara ağırlık veriyorlar. Çünkü vizyon ve misyonları “iktidarın bu gününü ve yakın geleceği kurtarmak, sorunları olabildiğince ötelemek”. Bunun için imar barışı, vergi barışı, son kalan KİT’lerin talanı gibi tek seferlik bütçe gelirlerine ağırlık veriyorlar, gemileri yaka yaka ilerliyorlar.

KİŞİYE ÖZEL DİZAYN EDİLEN SİYASAL SİSTEM

Sonuç olarak; bugün ülkede yaşanan tüm sorunların temel kaynağının, iktidarlarının asla bitmemesi üzerine kurulan hatalı politikalar olduğu görülmektedir. Demirel “demokrasilerde çare tükenmez” derken, esnek demokratik parlamenter sistem yapısının, çözüm ve alternatif üretme becerisine işaret etmişti. Bugün o eski esnek siyasal sistem yok edildi, mevcut parlamentodan yeni bir hükümet ve iktidar çıkma olasılığı yok. Erdoğan iktidarının kesintisiz sürmesi temel önceliği üzerine, “kişiye özel” şekilde dizayn edilen bu yeni sistem alternatif çözümlere tamamen kapalı.

İktidar tarafından “sistemin revize edilmesine dönük” bir çalışma görürseniz, bilin ki Erdoğan’ın riske giren iktidarının sürekliliğini sağlamak çerçevesinde olacaktır. Örneğin, başkanlık için yüzde elli artı bir oy yerine, en çok oyu alan adayın başkan seçilmesi gibi. Toplumun sorunlarını giderecek, ülkenin refahını artıracak ama bir taraftan da iktidarın gücünü zayıflatma riski içerebilecek herhangi bir politik kararın alınamayacağını herkesin görmesi lazım.

Her şeye karşın, “korkunun ecele faydası yok” özdeyişini anımsayalım, ümitsizliğe kapılmayalım.

Bitirirken kişisel bir anons paylaşacağım: “Evrim ve Bitmeyen Kapışma” ile “Eğitimde Çöküş” kitaplarım ile iki farklı etkinlikte okurlarla buluşacağım. 26 Eylül Perşembe saat 14’de Sarıyer Edebiyat Günleri Etkinliği Toplumsal Yayınları standında, 29 Eylül Pazar saat 17’de ise Büyükçekmece Kitap Günleri etkinliği Destek yayınları standında olacağım, imza ardından saat 18’de okurlarla söyleşim olacak. Uygun olan dostları ve okurları beklerim.

Bu yazıyı arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir