http://yurtgazetesi.com.tr ve http://toplumsal.com.tr haber sitesi yazarı "Evrim ve Bitmeyen Kapışma" ile "Eğitimde Çöküş - İnanç Eksenli Eğitim ve Sonuçları" yazarı

Milli Eğitim Bakanlığı, okulların açılması ve kapanmasına ilişkin esasların düzenlendiği yönetmelikte değişiklik yaparak karma eğitimi ortadan kaldıran haremlik-selamlık eğitimin önünü açtı. Tarikat ve cemaatlerin sıklıkla gündeme getirdiği bu talep için böylece yasal engel kaldırılmış oldu. Bu düzenleme ile ayrıca İmam Hatip okullarının, yerleşim yerinin nüfus sayısına bakılmaksızın her yerde daha kolay açılması için de gerekli yasal zemin hazırlandı.

Milli Eğitim Bakanlığı bir açıklama yaparak bu iddiaları yalanladı, ama “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne imkân ve zorluklara göre bazı okullar, yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir” diyerek yeni düzenlemeyi savundu. Demek ki, temel ideolojik amaçlar değişmedikçe, “demokrat görünümlü Bakan” getirmekle olmuyormuş bu işler!

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ise değişikliği “demokratik toplum” gereği sözleriyle savunarak “Karma olmayan eğitim de verilebilir. Opsiyonların çoğaltılması söz konusu. İsteyen birini tercih edebilir” dedi. Evet, “özgürlükçü ve tercihlere saygılı iktidarımız” vatandaşın “karma olmayan eğitim kurumları” talebini hayata geçiriyor. Bildiğimiz gibi her şey vatandaşın talepleri doğrultusunda düzenlenir bu iktidarda!

Zaten tüm radikal karşı devrim uygulamaları böyle başlamıyor mu? “Vatandaşın tercihlerine saygı!” kılıfı laik Cumhuriyet’in kazanımlarının karşısına konuluyor hep. Bu “vatandaş tercihi” insani ve medeni gelişim yararına pek akla gelmiyor.

Üniversitelere başörtüsü serbestisi getirilirken bunun liselere, hatta ilk öğretime kadar indirileceği söylendiğinde, “yok canım o kadar değil” diyenler, şimdi okul öncesi eğitimde dahi küçücük kız çocukların kapatılmasını “vatandaşın tercihlerine saygı” olarak takdim etmiyorlar mı?

LAİKLİKLİĞE DARBELER ARTIK KANIKSANIR OLDU

Çok partili döneme geçişle birlikte vatandaşın inancının oya tahvil edilmesi en kolay iktidar elde etme yöntemi oldu. Yine de yarım asırlık çok partili dönem boyunca Cumhuriyetin temel değerlerine ve kazanımlarına sağ-sol tüm iktidarlar ve toplum kesimleri saygılı oldular. 2002 yılı sonrasında AKP iktidarları dönemine gelindiğinde, laik Cumhuriyetçiler önce “laikçi” gibi küçümseyici bir kavramla aşağılandı. Laiklik kavramı, vatandaşın inanç özgürlüğüne katı sınırlamalar getiren, hatta inançlı halka “zulüm” olan bir sistem gibi takdim edildi. İnanç istismarı ve toplumsal kutuplaşma son 16 yıllık iktidarlarının en önemli ve vazgeçilemez yegane aracı oldu. 

“İnançlara saygılı devlet” gibi kulağa hoş gelen sloganın içeriğini de yine onlar doldurdu. Bu “saygı” yalnızca Sünni İslam inancına ait kişilere, bu kişilerin her türlü itikat ve ibadetlerine karşı gösterildi. Diğer mezheplere, dinlere, inançlara ve hele ki inançsızlara benzer saygının gösterilmesi beklenemezdi, zaten bu hiç olmadı.

Laiklikten gitgide uzaklaşma ve sözde “inançlara saygı” perspektifi ne yazık ki büyük ölçüde sosyal demokrat siyasetin de “benimser gibi görünmek” zorunda olduğu ortak payda haline geldi. “Bunlarda inanca ve halkın değerlerine saygı yok!” denmesin diye, ana muhalefet CHP iktidarın çoğu karşı devrim uygulamalarına dik, kararlı ve onurlu bir karşı duruş gösteremedi. Aslında bu konuda CHP’yi de çok suçlayamayız. Çünkü din toplumda popüler kültür haline getirilince, seçimlerde oyuna talip olunan halkın “değerlerine aykırı” görülebilecek tüm politik söylem ve tutumlardan kaçınıldı. İktidarın bu oyunda elinde tuttuğu  “inanç istismarı kartını” elinden almak imkânsız görünüyordu çünkü.

EĞİTİM SİSTEMİ SINIFTA ÇAKTI!

2018 Üniversite Girişi Alan Yeterlilik Testi’ne (AYT)’ye girip sınavı geçerli kabul edilen 1 milyon 877 bin adayın tüm derslerde verdikleri doğru cevapların sayısı ve ortalaması internette yayınlandı. Dileyenler detaylara ulaşabilir, yazıyı uzatmamak için tüm derslerdeki çıkan sorulara verilen doğru yanıtların (tüm katılanlara göre) oranlarını vereceğim burada: Türkçe % 19, tarih % 7, matematik % 9, Kimya % 8, Biyoloji % 8, fizik % 3.

Yanlış anlaşılmasın, bu sonuçlar 72 ülkede 15 yaşındaki öğrencilere uygulanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı olan PISA’nın (Programmefor International StudentAssessment) sonuçları değil. Bu ülkenin kendi yetiştirdiği (!) öğrencilerine uyguladığı sınav sonuçları. Bu sonuçları okullarda bir dönem sonunda öğrenciye verilen karne gibi düşünürsek, eğitim sistemimiz tüm derslerde ve ortalamada bildiğiniz sınıfta çaktı!

Tüm bu olumsuz sonuçlar sürpriz değil. Bu hallere getirilmiş eğitim sisteminden beklenenler tam olarak alınıyor. Peki, sonuçların kaçınılmaz olarak bu kadar kötü olacağı bilindiği halde iktidar niye bu kadar uğraşıyor bu eğitim sistemi ile? Boşuna değil elbet bu yap-boz çabaları, bir bildikleri var ki uğraşıyorlar!

İKTİDAR EĞİTİMLE NEDEN ÇOK UĞRAŞIYOR?

Devletin tüm organik yapısı ve işleyişi inanç temeline uygun olarak yeniden dizayn edilmeye başlandı. Eğitim sisteminin de bu kapsamda baştan sona ele alınması karşı devrimin en temel görevlerindendi. Temel amacın iktidarın (ülkenin değil!)  geleceğini sağlayacak nesiller yetiştirilmesi olduğu bu “yeni Türkiye”de, eğitimde başarı ve kalitenin düşeceği bilinerek (ve kaçınılmaz olan bu sonuç hiç önemsenmeyerek) ardı ardına değişiklikler yapıldı. Her yapılan sistem değişikliği karmaşayı artırdı, başarıyı daha da düşürdü.

İnanç ve itaatİ yaşamının temeline alan, araştırmayan ve sorgulamayan, demokrasi ve bireysel özgürlükler kültüründen uzak kuşakların yetişmesini arzuluyorlar. Kendilerinin uydurduğu temelsiz yeni tarih anlayışlarına uygun, modern dünyanın ortak insani değerlerinden bihaber, itaatkâr ve kolay yönetilecek nesiller istiyorlar.

Şanlı kurtuluş mücadelemizi kenara koyup, yeni kahramanlık öyküleri yazıyorlar. 29 Ağustos Zafer Bayramı’nda 15 Temmuz destanı (!) öne çıkartılıyor. Gençlere tarihimizi öğrenmeleri için okumalarını ve araştırmalarını değil, Abdülhamit’in sözde hayatını anlatan kurgu dizileri tavsiye ediyorlar. Kurguladıkları tarih eğitimi sonuçları da feci; Üniversite başarı ortalaması Tarih dersinde de 100 üzerinden sadece 7.

Cumhuriyet devrimlerinin gerçekte kimlere ve hangi zihniyete karşı yapıldığını bilmeyen, Atatürk’ü ve düşüncelerini kavrayamayan nesiller istiyorlar. Ulusal bayramların kutlanmasını bir şekilde engelleyip, aynı günlere sonradan icat edilen dini gün ve hafta kutlamaları koyuyorlar.

Hükümet her neyin mücadelesini veriyorsa bunun “Kurtuluş Savaşı” olduğu düşündürülen, şehitliğe özendirilen, dünyanın gerçeklerinden uzaklaştırılmış nesiller yetiştiriyorlar.

DEMOKRATİK VE LAİK DEVLETTEN BUGÜNLERE

Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan dünyadaki 52 ülke arasında yönünü medeniyete ve bilime çeviren tek örnek ülke Türkiye idi. Bu batılılaşma ve gelişme tabi ki Atatürk’ün başlattığı devrimler sayesinde olmuştur.

Tüm kazanımlara rağmen son 16 yıllık karşı devrim maalesef büyük ölçüde başarılı oldu. “Yeni Türkiye” anlayışı köklerini daha iyi salmak için yoğun bir çaba içinde. Eğitim sistemi de bundan nasibini alıyor tabi ki.

Örgütlü cehalet, toplumun mutlu geleceğinin ancak bilimin ışığında bir aydınlanma ile olabileceğini kavrayamıyor. Bu gerçeği kavrayabilecek bakışa ve birikime sahip değiller ne yazık ki.

İktidarını herşeye rağmen sürdürmek isteyenler tabi ki bu cehaleti gittiği yere kadar körükleyecektir (“cahilin feraseti” övgüsünü anımsayalım). İktidarlarını mümkün olabildiğince sürdürmek isteyenler, “Ulusal kalkınma ve refah olmasa da olur, yeter ki ben durayım” diyebilir. Eğitimde gerici dönüşümler de sırf bu sebeplerden ısrarla sürdürülmektedir.

Siz istediğiniz kadar eğitimi dinselleştirin, tüm kız çocukların başlarını örtün, din derslerinin saatlerini artırıp bilim derslerini azaltın, tüm promosyonlara rağmen doldurulamayan İmam Hatipleri her köşe başına açın,  evrim teorisi eğitimini yasaklayın, yalan bir tarih yaratıp buna herkesi inandırın, yeni kuşakları bilimden ve dünyanın rasyonel gerçeklerinden uzaklaştırıp her şeyde olduğu gibi eğitim sistemini de iktidarınızın devamı için kurgulayın. Bu yaptıklarınızdan asla bir başarı öyküsü ve saf hayal üzerine kurulu (vatandaşın açıktan kandırıldığı) 2023 hedefleri çıkmayacaktır. Bu politikalardan yokluk ve mutsuzluk içinde, ayrıştırılmış ve düşmanlaştırılmış bir toplum çıkacaktır. 

SONUÇ: Yerlerde sürünen bu eğitim altyapısından yetişmiş niteliksiz genç nüfus ne bu ülkenin,  ne de iktidarınızın geleceğinin teminatı olamaz. Dünyada inanç temelli ve dinci eğitimle, ayrıştırılmış bir toplum ile kalkınmış tek devlet örneği yoktur ve olmayacağı açıktır.

Bu yazıyı arkadaşlarınızla paylaşabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir